top of page

Hamile miyim?

Yazarın fotoğrafı: Neşe Polat İrgiNeşe Polat İrgi


İnsan hamile olduğunu öğrendiği an çok karmaşık duygular yaşayabiliyor. Aynı anda sevinç, kaygı, heyecan, korku… yaşanır mı? İşte bu öyle durumlardan bir tanesi. Çünkü bu bir belirsizlik, bilinmeyen bir alana giriliyor.

Şimdi ne olacak?

Sorularıyla ve bu bilinmezlikle yaklaşık 9 ay boyunca yaşamak aslında. Hamile olduğumuzu öğrendiğimiz an yaşadığımız bu karmaşık duygular, önümüzdeki dokuz ayın küçük bir fragmanı sadece.

Arkadaşlarımın yanına gittim sohbet muhabbet çok da özlemişim çok keyifli geçiyor. Yiyecek bir şey söylediler gelir gelmez bir ekşimiş peynir kokusu.

“Sakın yemeğin bozuk bu!” diyorum.

Nasıl ısrar ediyorum zehirleneceksiniz çok kötü kokuyor yemeğin diye. Herkes tadına bakıyor kokusuna bakıyor sıkıntı yok diyorlar, içinde peynir dahi yok diyorlar ama ben hala alıyorum o keskin kokuyu. Garsona soruyoruz detaylı tarifini veriyor içinde peynir olmadığını kanıtlamaya çalışıyor.

O aldığım kokuyu anlatamam hala gitmiyor burnumdan.

Yemeğin içinde peynir yokmuş ben nasıl alıyorum o kokuyu peki? Hiç anlam veremiyorum.

Arkadaşım bana dönüyor;

“Sen hamilesin hemen test yaptır” diyor.

“Yok” dedim “Değilimdir.”

Akşam oldu annemlere uğrayıp eve geçeceğim. Eve giriyorum burnuma yine ekşimiş peynir kokusu.

“Kaç günlük bu yemek bozulmuş, çok kötü kokuyor”

Annem ısrarla yeni yaptığını anlatmaya çalıyor ama yok burnuma mı inanayım? Duyduğuma mı?

Annem dönüyor ve ikinci uyarıyı veriyor.

“Hamile misin?”

Hamile miyim? Yok değilimdir… İkinci uyarıdan sonra bende çanlar çalıyor tabii ki.

İçimde bir heyecan ama bir o kadar da korku. Test alıyorum ama bir türlü yapamıyorum. Hayatımda ilk defa bu kadar karmaşık duygular yaşıyorum. Tabii nereden bileyim yaşayacağım karmaşık duyguların sadece kısa bir fragmanı olduğunu. O anı yaşayınca büyük geliyor tabii.

Testi yapıyorum ve işte beklenen haber geliyor.

Hamileyim!

Galiba hamileyim çünkü hala emin olamıyorum bir de kan testi vereyim kesinleşsin de bakalım diyorum. Kan testi de doğruluyor evet hamileyim. Sevinçle herkese haber veriyorum sevinen de oluyor sevinmeyen de.

Şimdi diyeceksiniz niye sevinmiyorlar diye?

Herkesin mutluluğumuzdan mutlu olmasını bekliyoruz ama o öyle olmuyor ne yazık ki! Bazen mutsuzluğumuzla sevinen ve mutlu olduğumuzda üzülen insanların varlığını fark ediyoruz hayatımızın bu tarz büyük anlarında. Evet üzücü tabii ki ancak ben duruma böyle bakmıyorum. Hayatımızda kalması gereken ve hayatımızdan çıkması gereken insanlar olduğunu öğreniyoruz böyle durumlarda.

Yıllarca emek verdiğimiz üzüntüsünde onunla ağladığımız ve mutluluğunda onunla güldüğümüz insanların aslında bizim hayatımız söz konusu olduğunda bizim gibi hissetmediklerini, düşünmediklerini ve davranmadıklarını görüyoruz. Bizim gibi davranmak zorunda değiller tabii ki ama biz de emeğimizi ve sevgimizi hak eden insanlardan çalıp onlara vermek zorunda değiliz değil mi? Bu noktada da hayatımızdan elememiz gereken insanlar olduğunu fark etmiyor muyuz zaten?

Tabii insanın hayatından çıkarması çok da kolay olmuyor. İlk farkındalık hep şüphe içerir, emin olamayız. Belki de yüzleşmekten kaçarız.

Acaba mı?

Sorusunu sorduktan sonra zihnimiz veri toplamaya başlar. Bir şans daha vereyim bakalım, bir tane daha ve bir tane daha, e hadi bir tane daha… Kanıtlar toplanır ve karşıdakinin niyetinden emin olduktan sonra yolları ayırma vakti gelir. Evet dediğim gibi üzücü ama bize bu zamana kadar öğrettiklerinden dolayı onlara teşekkür eder ve hayatımıza devam ederiz. Olması gereken budur. Bu onların kötü olduğu anlamına da gelmez, sadece çıktığımız yolda birbirimize artık iyi gelmiyoruzdur ve burada da bırakmamız en sağlıklısıdır.

Hayatımdaki ilk elemeleri de yaptıktan sonra hamilelik süreci başlıyor. Gelsin heyecanlı, sevinçli, korku dolu, kaygılı ve mutluluk dolu günler… Böyle zamanlarda yanımızda olan insanları hiç unutmayız. Bizimle sevindiklerini, bizimle üzüldüklerini bilmek yalnız olmadığımız hissini verir ve durumlarla çok daha kolay baş edebiliriz. Hormonların bir anda bu kadar değiştiği bu dönemde de belki de en çok onlara kızarız değil mi? Çünkü aslında içten içe biliriz ki onlar ne olursa olsun gitmeyecekler… Onlar iyi ki varlar! Hepsine minnettarım…

Peki gerçekten hamile olduğumu ne zaman anladım?

Kalp atışını duyduğumda…

O ana kadar evet bir şey var ama ne? Anlamlandıramıyorum. Hayatım kaldığı yerden devam ediyor. Bir değişiklik yok. Ara ara gelen mide bulantıları ve uykuya olan düşkünlüğüm bir şeyler olduğunu fark ettiriyor ama o kadar.

Her ay rutin kontrollere gidiyoruz. Ultrasonda bakıyoruz iyi mi? Gelişimi ne durumda? diye detaylı gözlemliyoruz. Elimize siyah bir fotoğraf veriyorlar; “Bak şu kadar santim olmuş, bu kadar büyümüş…” yok ilk aylarda bir türlü fotoğrafa anlam veremedim, gerçekten göremedim. Evet gösterilen yerlerde bir karartı var ama nasıl bir şey?

Ne zaman anladım ve hissettim…

Yine rutin kontrole gidiyoruz üç ay civarlarındayız. Benim zihnim uçuşuyor tabi ve yine ultrason cihazı geliyor. Bir anda duyuyorum kalp atışlarını… Bu kadar duygusal olduğumu ya da olabileceğimi bilmezdim. Duyar duymaz gözlerimden oluk oluk yaş akıyor ve aynı anda gülüyorum. Mutluluktan ağlanır derlerdi de inanmazdım. O ana kadar… Hem gülerim hem ağlarım dedikleri bu olsa gerek.

O an anlıyorum ne olduğunu? Nasıl bir sorumluluğum olduğunu? Bedenimde büyüyen bir canın varlığını o an hissediyorum…

İşte şimdi gerçekten hamileyim… Hem bebeğime hem de yeni kimliğime…

 
 
 

Comments


bottom of page